Yaz Tatili 1.Bölüm: Karaburun, Sakızlı Dondurma
Okuyamayanlar için; Yaz Tatili 2. Bölüm Tıklayın.
Okuyamayanlar için; Yaz Tatili 3. Bölüm Tıklayın.
Tam bir sene boyunca beklediğimiz, o hayallerini kurduğumuz tatilimizin günü geldi çattı. Bu seneki programda 5 gün İzmir/Karaburun, birer gün de Çeşme ve Alaçatı olarak programladık. Uzun uzun listeler yapıp Karaburun ile ilgili sizlere anlatılacak bir çok yer çıkardık. Ancaak.. :) Karaburun ile ilgili anlatacaklarımız maalesef kısa bir anıdan ibaret olarak kaldı.
Yola bu sefer Ankara’dan başlıyoruz. Tam 684 km ve 8 saat sürdü yolculuğumuz. Ankara’dan İzmir’e kadar yollar süper. Hiçbir zorluk ya da bozukluk yok. Yolda dura kalka geldiğimiz için süre biraz uzadı. Bu süreyi 1 saat kadar daha kısaltmak mümkün. İzmir’de Çeşme otoyolu’na giriyorsunuz. Yaklaşık bir 40 dk. sonra zaten Karaburun tabelasını takip ediyorsunuz. Yolun otoyoldan sonrası oldukça güzel ama bir o kadar da virajlı ve yorucu geçiyor. Okuduklarımıza göre otoyol ayrımından Karaburun’a kadar 302 adet viraj varmış. Biz saymadık ama o rakama ulaşmak mümkün gözüktü :) . Denize sıfır, virajlar sağlı sollu enfes manzaralar eşliğinde ilerliyoruz. Bir süre sonra bizi rüzgar karşılıyor. Deniz dalgalanmaya başlıyor.
Karabarun‘a gideceğimizi söylediğimizde bize çok rüzgarlı olduğunu zaten tanıdıklarımız söylemişlerdi. Ancak biz bu kadarını tahmin etmiyorduk! Hatta bir tarafının rüzgarlı diğer tarafının normal olduğunu söylemişlerdi. Biz de rüzgarsız kısmına gidiyoruz demiştik herkeze. Karaburun’a varıyoruz. Nergis Butik Oteli arayıp tarif alıyoruz. Sokakların kıvrımlarından, yazlık evlerin içlerinden geçerek denize sıfır, nefis manzaralı otelimizi görüyoruz. Butik otelimiz 8 odalı bir yer. Ağustos fiyatları kişi başı 90 TL kahvaltı dahil. Otel sahibi Selim bey karşılıyor bizi. Selim-Nursel Gürses çifti işletiyor oteli. Otelin önüne parkediyoruz. Selim bey kimliklerimizi alıp girişimizi yaparken bizde odamıza çıkıyoruz. Muhteşem manzaralı, ikea’dan alınmış ya da o tarzda döşenmiş oda konseptleri ile içinizi ısıtan bir butik otel. Ancak bizim rüzgar problemimiz hala devam ediyor. Bir süre sonra denize gireceğimiz yerlere de inip bakıyoruz. Merdivenle aşağıya iniliyor, şezlongların konduğu alan betonarme ve denize de merdivenle girebildiğiniz bir alan yaratmışlar. Rüzgar dalgaları o kadar kuvvetli çarpıyorki çıkan “gümm” sesi ile “-neyse yarın gireriz zaten rüzgarlı” diyoruz.. Akşam yemeklerimizi söylüyoruz. Bu gece otelde yiyeceğiz zaten yoldan gelmişiz yorgunuz. Keşfe daha sonra başlarız. Yemekler geliyor. Ben şiş söylemişim, eşim soslu makarna. Gelen 3 şiş’ten henüz birincisinin yarısını yemişken rüzgardan yemekler buz gibi oluyor. Bu sefer hemen hızlı hızlı yemeye başlıyoruz soğumadan. Çünkü en sevmediğimiz şey sıcak yenmesi gereken yemekleri soğuk yemek. Zaten tatil demek, deniz, kum, güneş ve yemek keyfi değil mi? Bu sebeple yemekten pek keyif alamıyoruz. Herşey 10 dk. içinde bitmeli. Eşim üstüne sürekli birşeyler alıyor, çünkü güneş gitti ve ısı şimdiden 24 dereceye indi. Bunu sürekli bir rüzgarla düşününce, tatil falan hakgetire.
Neyse diyoruz. Keyfimiz yerinde zaten Selim bey’le de konuştuk, tahminen yarın ve hatfa içi bu rüzgarın azalacağını çünkü bir kaç gündür böyle rüzgarlı olduğunu belirtiyor. Yemek sonrası çevreyi tanımak için yürüyüşe çıkıyoruz. Bir süre sonra geri geliyoruz, eşim rüzgara ve soğuya dayanamıyor. Bu arada tarihlerimiz 9 Ağustos, yani en sıcak dönem. Odamıza geliyoruz. Sabahı iple çekiyoruz. Mayolarımızı giyip denize gireceğiz ya..
Sabah dünden de daha hızlı bir rüzgar karşılıyor bizi. Hatta rüzgarın şiddetinden kahvaltı yapılan güzel manzaralı ön terastan arka terasa odaların önüne alınmış kahvaltı masaları. Selim bey çok rüzgarlı olduğunda kahvaltıyı oraya kuruyoruz diye bize söylemişti. Dalgalar yine “bamm..baamm” :( ..Tatilin ikinci gününe henüz girmişken ayağımızda pantalon ve üzerimizde kat kat giysi ile oturmak hiç güzel bir durum değil. Yan masadaki bir çift ile sohpet ediyoruz aynı durumdan onlarda şikayetçi, ki bayan hemen odaya gidip tekrar giyiniyor.
Bu rüzgar hep böylemidir diye soruyoruz tekrar..Cevap..”-yarın geçer diye ümid ediyoruz..” ancak her gün yarın diye beklersek zaten 1 haftalık tatilimiz kazaklar ve pantalonlar ile geçecek. Eşimin sağlık durumunu da doktor özellikle üşütmemesini tembihlemişken..Hemen çıkış yapmaya karar veriyoruz. Daha sıcak bir yere gitmeliyiz ve vakit kaybetmeden. 2.3. günü bekleyecek ve vakit kaybedecek halimiz yok.
Selim bey’e durumu izah ediyoruz. Eşi ile birlikte yemek yiyiyorlar. Sağlık problemi olduğunu ve bu soğukta tatil yapamayacağmızı anlatıyoruz. Ancak Nursel hanım bir anda gergin gergin bizimle konuşuyor. “-Oda sayımız az, siz bize 1 hafta demiştiniz, ben müşteri kaybediyorum” diyor. Bunları söylerken yemeğini yiyor ve yüzümüze bile bakmıyor. Zaten göz teması kurmakta mümkün değil, güneş gözlükleri ile konuşuyor. Halbuki müşteri ile göz teması kurmak, duygusal bir bağ oluşturmak, onları anlamak, çözüm bulmak bir anda ikinci planda kalıyor. Selim bey çözüm için çabalıyor..Bu arada Nursel hanım bize enteresan bir teklifle dönüyor, “-Eşiniz madem üşüyor, üzerine bir kaç giysi daha alsın!” Cevabımız net:
“-Ağustos ayındayız. En pahalı sezon için ücret ödüyoruz.Denize girmek, dinlenmek ve güzel yemekler yemek için geliyoruz. Üstümüze kat kat giyinmek ve güneşten faydalanamadıktan, denizden ise hiç faydalanamadıktan sonra bizim için burası bir anlam ifade etmiyor. Ayrıca söz konusu olan eşimin sağlık problemi ise, hiçbir şey bizim için daha önemli olamaz.”
Selim bey problem değil diyor. Çıkış işlemlerimizi yapıyoruz. 1 haftalık konaklama için bize yaptığı küçük indirimi yapamayacağını söylüyor. O kadar gerildik ki artık para falan umrumuzda değil :). Yeterki çıkalım. Güzel başlayan bir butik otel macerası bir gün içerisinde son buluyor.
İşimiz dolayısıyla satış ve pazarlama konularına hakimiz. Burada yapılan basit hatalar bizi bir daha ne zaman Karaburun’a götürür bilmiyorum ama çözüm oldukça basit idi. Her ne olursa olsun sağlık yüzünden çıkış yapan bir müşteri sağlığı düzeldiğinde oteldeki hizmeti beğeniyorsa yine gelir. Bu hüzden hiçkimse ile kapıları tam kapatmamak lazım. Ama Nursel hanımın gerginliği ve verdiği cevaplar tatil için gelmiş bir müşteriyi (bizi) geriyor ve en olmaması gereken durum münakaşa yaşanıyor. Tüm konuşmaları tabiki yazmadık sizlere, gerek yok. Sonuç önemli. Ancak hal, tavır ve konuşmalar hoş değildi. Yine Selim bey’e çözüm noktasında yardımcı olduğu için teşekkür ediyoruz.
Karaburun macerası sona eriyor. Ama gitmeden buralardan 7 Kardeşler dondurmasının tadına bakmak lazım. “Sakızlı” enfes dondurmaları var diye okuduk. Karaburun manzaralı, denizi gören çok güzel bir manzarası var. Oturup birer dondurma yiyoruz. Gerçekten lezzetli. Bu süre içinde daha önce gitmeye karar verdiğimiz ve vazgeçtiğimiz Marmaris Bozburun’daki Aphrodite Otel’i arıyoruz. Hemen yerimizi telefonla ayırtıyoruz ve yola çıkıyoruz…