Mar 19 2011

Beykoz Korusu


İstanbul’un yakın ve en temiz oksijen alanlarını keşfe devam ediyoruz.

Bu hafta da Beykoz Korusu’nda güzel havanın tadı nasıl çıkartılır diye bakalım istedik. Malum, bir süredir yakın yerlere gezi yapıyoruz. Aslında bundan da şikayetçi değiliz, çünkü bir vesile oldu ve uzun zamandır ”-Aa şurası neymiş”, ”-Aaaa burası neymiş” dediğimiz yerlere, mekanlara birer birer bakıyoruz..

Beykoz Korusu’nun 2 girişi var. Birincisi sahilden, diğeri ise Riva-Beykoz Yolu diye tabir ettiğimiz arka giriş.. Bildiğimizden değil ama Riva yolu üzerinden geldiğimizden Koru’ya yaklaştığımızdaki sağlı sollu asırlık ağaçların yaptığı şov tam bir görsel sanata dönüşmüş. Cadde o kadar güzel gözüküyor ki, koruya girmeden bu cadde üzerinde bile yürüyüş yapabilirsiniz. Hele güneşin ışık oyunlarını izlemek istiyorsanız akşam üzeri saatleri muhteşem oluyor.

Koru iki kısımdan oluşuyor, ilk kısım mesire alanı gibi oluşturulmuş küçük oyun parklarının da bulunduğu kısım, diğer kısım ise restorantların da olduğu yine oyun parkları ve yürüyüş yollarının olduğu kısım. Aslında iki kısım dememizin nedeni arabanız ile ayrı ayrı girişlerden girmeniz. Yoksa koru içerisindeki yürüyüş yolları birbirne bağlı, sadece araç geçişleri yok. Aslında bu hoşumuza gitmedi de değil. Arabaları ormanın içine, hatta burnunuzun dibine kadar kimse sokamıyor. :)

Koru sık ağaçlı, yemyeşil ve bol yokuşları olan bir araziye sahip. Elde bebek arabası yokuş çıkmak zor olurken, yürüyüş ya da spor yapanlar için iyi bir parkur oluyor. Acıktık ve yemek için 2 farklı alternatifiniz var. Birincisi özel sektöre ait olan restoran işletmesi, diğeri belediyeye ait olan işletme. Biz denememizi Belediye tesislerinden yana kullanıyoruz. Nedense işin içine Belediye girince kalite beklentimizi aşağıya çekiyoruz, yemeklerin geç geleceğini hesabımıza katıyoruz yani çıtamızı yüksek tutmuyoruz sonradan çok üzülmeyelim diye. Ancak yemek kalitesi ile bizi mahcup ediyor ve gözümüz ve karnımız tok biçimde 3kişi için 56 Tl hesap ödeyerek (et yemekleri+büyük salata+içecekler) restorantı terk ediyoruz.

Sahil girişine doğru yürüyüşümüze devam ediyoruz, hatta hızımızı alamayıp Beykoz sahiline iniyoruz, biraz da orada yürüyoruz. Şehrin kornası, arabası bizi burada karşılıyor kısa süre içerisinde tekrar koruya dönüyoruz.

Beykoz korusunda hala şehrin içerisinde olduğunuzu maalesef hissediyorsunuz. Belgrad ormanlarında ise bunun tam tersini yaşıyorsunuz, sanki başka bir şehirde dağın başındasınız. Ancak yinede oksijeni vücudunuza yüklemek, boğaza tepeden bakabilmek birazda kuşları dinlemek istiyorsanız yakın ve keyifli bir yer diye notlarımıza ekliyoruz.

İsyatanlar belediyenin sayfasından da telefon ve iletişim bilgilerine ulaşabilirler: www.ibb.gov.tr/tr-TR/Hizmetler/Sosyal/Tesisler/Pages/BeykozKorusu


Şub 7 2011

Belgrad Ormanı


Sabah uyanıyoruz. Hava güneşli. İçimizi ısıtıyor. Önce odasında mışıl mışıl uyuyan bebeğimize bakıyoruz. Sonra tekrar dışarıya. Havanın iyi olduğuna kanaat geitirip, hemen hazırlığa başlıyoruz evden çıkmak için. Bu seferki yolculuk İstanbul’un artık içinde kalan Belgrad Ormanı.

Sarıyer istikametine doğru giderken Demirciköy tabelasını takip ediyorsunuz. Bir iki mesire alanını geçtikten hemen sonra Belgrad ormanı tabelalarını görerek rahat bir biçimde varıyoruz. Göztepe-Belgrad Ormanı yaklaşık 30 dk. sürüyor. içeri girişte Milli Parklar bilet kesiyor. 9 TL ücret ödeyip bir anda sık ağaçların arasından nefis yeşilliklerin içinden geçerek merkezdeki otopark alanına varıyoruz. Aracınızı burada rahatça park edebilir ve etraftaki yürüyüş-bisiklet parkurlarına katılabilirsiniz ve varsa bisikletinizi mutlaka getirin.. Otopark bol, alanlar devasa. İstediğiniz gibi hareket edebilirsiniz. Ormanın tadına varabilmek için (yazın sıcak havalarda çok kalabalık oluyor) en güzel dönemleri ilkbahar ve sonbahar ayları.. Cafe ve restorantlar mevcut. Her türlü ihtiyacınızı buradan karşılamak mümkün.

Orman içerisinde ”Falih Rıfkı Atay, Kömürcübent, Kurtkemeri, Ayvat Bendi” gibi mesire alanları var. Hemen yanıbaşında ise ”Atatürk Arberatumu, Irmak, Kirazlıbent” gibi mesire alanları mevcut. Yeşilliklere doymak, güzel bir dinlence yapmak istiyorsanız burası tam size göre. Mangal, kahvaltı gibi keyifler de yapabileceğiniz onlarca alan var. :)

Gelelim bize.. :) Önce ormanı aracımızla turluyoruz. Bir nevi keşif gibi.. sağ sol..tepeler in çık.. sonra kendimizi çok daha yukarılarda göletlerin içerisinden ”foşur foşur” geçerken buluyoruz. Geliş amacımızdan saptığımızı fark edip tekrar merkeze dönüyoruz. Hemen bebek arabamızı alıp yaklaşık 1.5 saat yürüyoruz. Dinlendik mi? Hem de nasıl.. Evimizin yolunu tutarken taze oksijen uykumuzu getiriyor. Herkes gelmeli buraya, en çokta bebekli aileler.. :)


Şub 7 2011

Gezilerimiz bundan sonra çok daha keyifli olacak!

Fark ettiyseniz bir süredir güncelleme yapmıyorduk. En son gezimizi Mayıs 2010’da yaptık. Ama geçerli bir mazeretimiz vardı! :) Gezip Gördük en minik üyesi 13 Ekim 2010 günü aramıza katıldı. Gerek hamilelik gerekse ilk 4-5 ay kışa gelmesi sebebiyle ancak yakın yerlere temiz oksijen ile buluşmak amacıyla çıktık-çıkıyoruz.. Ancak bundan sonrası hepimiz için yeni başlıyor. Sitemizi takip eden bir çok bebekli aile için de ayrı bir tecrübe olacak yazdıklarımız. Artık tüm gezilere bu noktadan da bakabileceğiz. Sizler bu satırları okuyorken, bizler Nisan ayında gerçekleştirmeyi planladığımız otomobil ile Balkanlar turumuzu planlıyor olacağız. Bizimle beraber gezimize katılacak tüm dostlarımız da aynı bizim gibi birer bebek sahibi. Bu yüzden ayrı bir deneyim olacak Balkanlar. Şimdilik heyecanı içinde kalsın, süprizi kaçmasın.. 2011 yılı herkes için bol gezili seyahat dolu geçsin..

Sevgiler..
Gezip Gördük