Tem
1
2008
Karavanımızı part etmek o kadar kolay olmayacak sanıyoruz, çünki bu kadar şehir merkezine pek sokulmuyor bu araç sonuçta 6 ton ağırlığımız var. Şehir kenarında bir metro istasyonun kenarına park ediyoruz. Tam günlük biletlerimizi almış metroyo binecekken, bize bilet almamızda kendi kendine yardımcı olan 2 kişi geliyor aklımıza. Bunlardan şüphelenip tekrar karavanımızı başka yere park etmek için yerimizi değiştirmeye karar veriyoruz. Ne de olsa tüm eşyalarımız araç içiresinde bulunuyor. Diğer küçük şehirlerde böyle bir problem olmazken Münih, Berlin..v.b. büyük şehirlerde hırsızlık açısından dikkatli olmakta fayda var.

Şehrin başka bir köşesinden bu sefer yürüyerek meydana doğru ilerlemeye başlıyoruz. Yol oldukça büyük Leopoldstrasse. Neredeyse şehrin birçok eski mimari güzelliği buraya sıra sıra dizilmiş. Merkeze varana kadar Ludwig Maximilian Üniversitesi, St.Ludwig kilisesi, tapu dairesi gibi birçok binayı görmeniz mümkün. Şehir merkezine doğru yaklaşırken sıra sıra başlayan cafeler bize ilk sinyalleri veriyor. Kalabalık, kalabalık, kalabalık..oh be diyoruz! Hareket var burada!
Hedefimiz merkezdeki Marienplatz. Bütün binalarda oldukça heybetli ve şık gözüken heykeller var bunlar canavarları, melekleri öyle güzel tasvir etmişler ki güzellikleri karşısında etkilenmemek mümkün değil. Buram buram çilek kokusu geliyor, akşam Hırvatistan-Almanya maçı olduğundan dev dev ekranlar kuruluyor meydana. Burası bize Nişantaşı’nı hatırlattı. Bütün mağazalar şık, güzel ve dünya markaları.. İnsanlarda aynı biçimde. Şehir turu atabilmek için üstü açık otobüsle tur yapmaya karar veriyoruz. Ama bu otobüslerin kalkış durağını bilen bir tek kişi bulamadığımız gibi, otobüs şöferlerine sorduğumuzda bize sadece bön bön bakıyorlar. Ya da ileriye yürüyün gibi garip tarifler yapıyorlar. Neyse o kadar gıcık oluyoruz ki bu turu yapmaktan vazgeçiyoruz. Yiyip, içip şehir içinde yürüyüş yapıyoruz.

Bu arada aklımıza aldığımız günlük biletlerimiz geliyor. Metro ve tramvay bileti. Hemen bir tramwaya biniyoruz. En ekonomik ve en doğal şehir turumuzu yapıyoruz. Bilmediğimiz mahallelerin arasından geçiyor, tünellerden geçiyoruz. Aynı gittiğimiz rotayı yine geri gelerek aslında o süslü yapıdan biraz uzaklaşınca tüm şehrin iyi kötü yanlarını görme şansınız oluyor.
Münih Almanya’nın en kalabalık şehri ama yine de bizim Ankara’mızı bile geçemiyor. 4 milyon küsür yaşayanı var şehrin. Buraya gelmediyseniz gelin, görün, dolanın seveceğinize eminiz. Şehir merkezinde yine bir çok müze de mevcut. Biz bunlara girmedik vakit darlığından dolayı ama kültürel detayları daha iyi burulardan yakalamak mümkün.
no comments | tags: Almanya, Karavan Turu, Münih | posted in Yurtdışı
Haz
30
2008

BMW Welt
Arrrggghh!… Evet..işte bu..işte..artık kalbindeyiz.. Tasarımcı Chris Bangle’a hhiç bu kadar yakın olmamıştık. Kalbimiz pıt pıt atıyor. Her an sanki yanımızda bitiverecekmiş gibi sağa sola bakınıyoruz.
Aslında bu şehre BMW Müzesi’ni gezmek için geldik. Yani en azından yola çıkışımız öyle oldu. Orada müzesi var gidelim dedik, yola koyulduk. Navigasyonumuzda BMW Alle diye bir alan var ve başka adresi de görmüyor o sebeple bulmamız biraz karışık oldu ama siz iyisimi şehir merkezinden bir taksiyle ulaşın :)

BMW Ana Binası
Karavanımızı büyük olimpik parkın bir köşesine park ettikten sonra bir kaç kişiye sorarak yine bu parkın içinden geçerek büyük BMW kulesine doğru yaklaşıyoruz. Bu arada bu park yemyeşil ve oldukça büyük. Zamanında Münih olimpiyatları için yapılmış bir çok tesis ve sporcuların kaldığı misafirhaneler yine buralarda dizilmiş. Parkın diğer köşesinden çıkarken karşımızda devasa büyüklüğüyle BMW kulesi duruyor. “-İşte budur!” diyoruz. Anılarım aklıma geliyor hemen. Belki de şu an burada olmak vardı? Kim bilir..? Neyse en azından yıllar sonra bile burada ziyaretçi olarak bulunmakta güzel. Konuyu dağıtmadan tekrar dönüyorum hemen.. :) Dedik ya müzeyi gezeceğiz, biz ilk kapıdan giriyoruz BMW Welt kapısından. Bir fuar alanı gibi düzenlemişler. Ama o ne muazzam bir mimari, herşey şık, kötü bir estetiğe sahip hiçbir şey yok, buna tuvaletler dahil! Hayatımızda gördüğümüz en şık tuvaletleri görüyoruz. Simsiyah mekan, minimalist ve modern mimari, musluk, sabun ve el kurutma gizlenmiş. Elinizi alnaya doğru sokuyorsunuz herşey otomatik çalışıyor. Tek kelime muhteşem!
Burada bütün araçları incelemeniz mümkün, lifestyle ürünleri görmeniz ve satın almanız mümkün. Teknoloji, tasaraım ya da çevre ile ilgili bir çok stand ve simülatör bulunmakta. Oldukça keyifli vakit geçirmeniz mümkün. Üst katlarda ve zemin katta oldukça şık cafe ve restoranı bulunmakta. Fiyatlar dışarıya göre tabiki yüksek. Ama mekanlar muhteşem.
Şimdi siz müze nerede diye soruyorsunuz değil mi? Bu bizim bahtsız gezimizde müze haftaya açılacakmış. Tadilattaymış ve yepyeni görünümüyle çok güzel olacakmış. Biz buradan yutkunarak çıkıyoruz. Artık birdaha ne zaman yolumuz düşerse o zaman müzeyi gezeriz diyoruz. Arkamıza baka baka tekrar karavanımıza dönüyoruz. Bahsettiğimiz BMW Welt’i gezmek ücretsiz. Bilginize.
no comments | tags: Almanya, BMW Welt, Karavan Turu, Münih | posted in Yurtdışı