15 günde 3000 km 4.Bölüm: Tokat; Ballıca Mağarası, Sivas; İnkilap Müzesi, Çifte Minareli Medrese, Buruciye Medresesi, Konya; Mevlana Müzesi
3. bölümü kaçıranlar buraya tıklayın :)
Amasya’dan çıkıyoruz, elma alalım, yol neredeydi falan darken saat 10.00 oluyor. Hedefimiz Sivas ancak yol üstü duraklarımıza Tokat Ballıca Mağarası ve öğlen acıkacağımızdan meşhur Tokat Kebabını ekliyoruz.
Yollar konusunda hiçbir sıkıntı yok. Keyifli ve güzel bir şekilde yolculuk yapıyorsunuz. Her yer duble yol olmuş. Tokat’a varmak üzereyken Ballıca mağarasının ününü duyduğumuzdan buraya uğramaya karar veriyoruz, Amasya – Tokat yolundan içeri giriyoruz, köylerin arasından geçiyor dağ tepe çıkıyoruz, bütün bunlar yarım saat sürüyor. Ballıca mağarası oldukça büyük bir mağara yüzlerce basamak ile inip çıkılıyor, içerisinde çok büyük galeriler mevcut. Oğlumuz ise çoktan öğlen uykusuna geçmiş durumda.. Bu yüzden arabada birimiz bekleyip tek tek içeri giriyoruz. Nefes nefese kalıyoruz inip çıkarken :) Görülmesi gereken bir yer ancak biz o kadar çok mağara gezdik ki burası artık bize heyecan vermiyor.
Tekrar Sivas yoluna çıkıyoruz, bu arada araştırmalarımızdan Mehmet Yaşin’in de beğenerek yediği Şehrazat Park Restorant’ta Tokat kebabı yemek için duruyoruz. Sivas yolu üzerinde, yeri oldukça basit ama Tokat çıkışında. Aracımızı park ediyoruz ve oğlumuz uyanıyor. Şehrazat Park Restorant oldukça büyük bir bahçesi olan yeşillik güzel bir yer.. Tokat kebabı yemek istediğimizi söylüyoruz. Garson siparişleri alıyor ve gidiyor. Önden aperatifler getiriyor. 10-20-30 dakika derken biz artık daralıyoruz ve nerede kaldı diyoruz.. Tokat kebabının dinlendire dinlendire pişirildiğini ve bu sebeple 45 dakikada masaya geldiğini öğreniyoruz. J Açlıktan hapur hapur götürüyoruz ancak yemesi zahmetli, lezzet açısından ise ortalamada kalıyor bizim için. Bu tarz yerlerde genelde televizyonlara çıktıktan sonra meşhur olunuyor ve genelde hizmet kalitesi ve lezzet Avrupa’da daha yukarılara çıkarken bizde tam tersi oluyor ve aşağıya iniyor. (Bu dediğimiz kesinlikle tecrübeyle sabittir :) .. Şehrazat Restorant için geçerli değil ancak bugüne kadar bir çok yerde yemek yedik bu şekilde adını duyuran ve şişirilmiş fiyatlardan tutun da sizing yüzünüze bilen bakmayan lokanta sahiplerine rastladık.. O yüzden televizyonlarda gurmelerimiz tarafından övgüyle bahsedilen yerlere giderken iki kere düşünmek lazım..)
Yedik içtik derken saat geç oluyor tabiki. Sivas’ta konaklama yapacağımızdan içimiz rahat ancak bir anda Sivas Kongresi’nin yapıldığı o muhteşem bina ‘İnkılap Müzesi’nin kaçta kapanacağı bize dert oluyor.. Yol bitmek bilmiyor gidiyoruz..16.30’da müzenin bulunduğu Alana geliyoruz telaş içerisinde. Arabaya park yeri bakarken bir yandan da arkada oğlumuzu hazırlıyoruz hava serin.. Araba içerisinde bir telaş havası hakim. Saat: 16.45.. Park yeri bulduk koşarak müzeye gidiyoruz. 16.50 içeriye adımı atarken girişteki memur gayet rahat bir tavırla ‘Gapandı gardeşim..’ diyor.. Kaçta kapanıyor diye soruyoruz 17.00 diyor. Eee daha 10 dakikamız var dedik ama dinlemiyor kapandı diyor başka bir şey demiyor. Yahu kardeşim bizden başka kimse yok. 2 yetişkin ve 2.5 yaşında bir de çocuk. Girsek ne olur kaç yüz kilometre yoldan sırf burası için gelmişiz adama anlatıyoruz..yok! Argghh!! Kendisi kraldan çok kralcı olduğu için geri adım atmıyor.. Bütün bunlar olurken müze müdürü çağır diyoruz.. Müdür gelince kendisine de yüzlerce km öteden müze için geldiğimizi anlatıp ‘Gezip Gördük’ kartvizitimizi gösteriyoruz. Kendisi tabiki buyrun diyor ancak hızlıca gezmemizi rica ediyor. Derin bir oh çekiyoruz.. Müze kartımız da olduğundan ücretsiz giriyoruz.
Üst kata çıkıyoruz. Bir ülkenin tohumlarının atıldığı alanlarda dolaşmak çok heyecan verici. Her odada ayrı bir anlatım var. Toplam 10 dakika içerisinde gezip çıkıyoruz. Fotoğraflar da bu yüzden istediğimiz gibi değil ama sizlere bir fikir verebilir kabaca.
Müzeden çıkınca bulunduğunuz meydan aslında şehrin de merkezi. Zaten bir çok önemli eseri de burada göreme şansınız var. Çifte Minareli Medrese (1271), hemen karşısında Şifaiye Medresesi (1217) Buruciye Medresesi (1271), Kale Camii (1574)’ni görebilirsiniz. Şifaiye Medresesi kapalı olduğundan içerisini göremedik ancak medreseyi yaptıran Selçuklu Sultanı İzzeddin Keykavus ve ailesinin türbesi olduğunu biliyoruz. Buruciye medresesi içerisinde ise medreseyi yaptıran Burucerdioğlu Muzaffer bey ve ailesinin türbesi bulunuyor. Bu alanın karşısında Valilik binası bulunuyor, kendisi son derece güzel ve tarihi görünümünü koruyor. Bizden de alkış alıyor. Alışık değiliz böyle güzel devlet binası görmeye. :)
Aslında buradaki eserlerden de Sivas’ın tarih boyunca ne kadar önemli bir yer olduğunu anlıyorsunuz. En güzel Selçuklu mimarisini ve taş işçiliklerini burada görebilirsiniz. Hava kararmak üzere olduğundan ve artık yorulduğumuzdan Divriği’ne (160 km) gidemiyoruz. Otelimizi bulalım diye düşünürken aslında buraları gezdik yarın yola çıkacağımıza geceyi yolda geçirip Konya’ya varalım diyoruz. Eh peki o zaman.. tekrar yola koyulduk..
Konya’yı arayıp otelimizi (Rixos – 120 TL aile oda fiyatı) ayarlıyoruz. Yolun 5 saat süreceğini benzinciden öğrenip, devam ediyoruz. 1.5 saat sonra Kayseri’ye varıyoruz. Geçtiğimiz yollar nefis, yeni bitmiş ve neredeyse otoban gibi. Akşam yemeğimizi bir alışveriş merkezinde yapıyoruz. Gece 12 gibi Konya’ya giriyoruz ve hemen o yorgunlukla uyuyoruz.
Biraz ağır hareket edip, otelde öğlene kadar vakit geçiriyoruz. Hazırlıklarımızı yapıp öğlen Mevlana Müzesini görmek için oteli eşyalarımızla terk ediyoruz. Müze etrafı kazılmış. Her yer toz toprak. Yollar karman çorman. Aracımızı bir yere park edip yürüyoruz. Güneş sanki Ağustos ayı gibi sıcacık yapıyor.. Mevlana Müzesi oldukça kalabalık. Her yer turist kaynıyor. Kuyruklar bekliyorsunuz içeri girdikten sonra. Odalara belli sayıda insan girebildiğinden onların çıkması gerekli..
Müze son derece ihtişamlı ve etkileyici. 1-1.5 saat gibi burada kalıp devamında muhteşem Konya yemekleri ile kendimizi baş başa bırakmaya Konak Köşk Konya Mutfağı’na gidiyoruz. Güzel bir bahçesi var. Fiyatlar makul. Daha da önemlisi yemekler muhteşem. Biz Konya yemeklerinden tatmak istiyoruz dediğimizde hemen küçük porsiyonlarda tadımlık yemekler geliyor.. Bamya Çorbası, Yaprak Sarma, Fırın kebabı, Tirit, Ekmek Salması, Sebzeli Közleme.. Ardından Höşmerim ve Sac Arası tatlıları geldi. Yok hayır bu kadar hafif ve lezzetli iken tabakta bırakmak olmaz J .. Aslında gezi rotamız burada bitiyor. Konya’ya daha fazla vakit ayırmak için daha sonra tekrar geleceğiz. Vaktimiz kısıtlı. Programa uymak lazım.
Az sonra yola çıkıp Antalya’ya ailemizin yanına geçeceğiz. Oradan da Burdur’a ailemizin yanına.. Bayramı geçirmek üzere onlarla buluşmaya.. El öpmeye.. Ancak kapanış güzel ve lezzetli oldu. Konya’ya geldiğinizde hem Mevlana Müzesini hem de Konya mutfağını kaçırmayın..
Bir sonraki gezimizde görüşmek üzere..