Şile

2008’in ilk gezisi ile tekrar karşınızdayız! Bir süredir (yaklaşık 2 ay) gezmelerimize ara vermek zorunda kalmıştık. Ama artık havaların da tekrar güzelleşmeye başlamasıyla içimizde kıpır kıpır olmaya başladı. Bu yaz bizim için oldukça gezmeli geçecek sanırım.

Bu haftaki gezimiz İstanbula yaklaşık 45-60 dk. uzaklıktaki Şile. Geçtiğimiz yaz boyunca Ağva-Şile hattına popülerliğinden dolayı hiç gitmek istemiyorduk. Çünkü gidenlerden tek duyduğumuz, oldukça yoğun, rezil bir trafik ile gidip, döndükleriydi. Bu sebeple biz yazı beklemeden Şile’yi aradan çıkartalım istedik. 

TEM üzerinden Ümraniye, Şile sapağından girilerek Çekmeköy üzerinden tekrar oldukça güzel, geniş yollar ile Şile’ye varıyorsunuz. Eğer Çekmeköy’de trafik sıkışmıyorsa ondan sonrası rahat akıyor. Şile’ye yaklaştığımızı yol kenarlarında “kendin pişir kendin ye”lerin artmasıyla anlıyoruz. Küçük, şirin fakat betonlaşmanın oldukça fazla hissedildiği bir yer. Henüz sezon açılmadığı için bizim olduğumuz zaman oldukça sakindi. Şu anda kapalı duran plajlarından yazın oldukça hareketli olduğunu tahmin etmek güç değil. Görülebilecek deniz feneri ve limanı bulunmakta. Yine her deniz kenarı yerleşkesi gibi birçok balıkçı mevcut. 

Fotoğraf çekeceklere özellikle ara ve arka sokaklara girmelerini tavsiye ediyoruz. Oldukça güzel sokaklar bulunmakta. Deniz fenerinin olduğu sokaktan içeri girildiğinde Kavala Parkı’na çıkıyorsunuz. Bu park bütün limana kadar olan bölgeyi görebilen geniş manzaralı bir park. Sıcak havalarda buradaki açık mekanlar tercih edilebilir. Yanlız hayvanlardan korkanlar sokaklarda tedirgin gezebilir, ilk dikkatimizi çeken oldukça fazla sayıdaki başıboş köpekler oldu, limanda, arka sokaklarda, ana caddelerde, her an karşınıza en az üçerli-dörderli çıkabiliyorlar. Şileye oldakça farklı bir yer gözüyle bakamadık. Açıkçası Ağva’nın biraz gölgesinde kalmış gibi geldi bize. Ama yinede görmekte ve bir balık yemekte (biz yiyemedik kahvaltıyı fazla kaçırmışız, ama olsun bir dahaki sefere) fayda var.