Tem 26 2009

Burgazada, Kalpazankaya, Aya Yorgi Manastırı

dsc_0857

dsc_0763Enfes değil mi? Bir ada isminin geçmesi bile nasıl kalpleri hızlandırıyor. İnsanın aklına hemen deniz, kum, balık geliyor değil mi? Ama mayosunu almak insanın aklına gelmiyor!

Evet..Güzel bir temmuz sabahı yola koyuluyoruz. Cumartesi günü sabahın ilk şıkları ile beraber uyanıp Kadıköy’den bir kaç parça simit poğaça alıyoruz. Amacımız ilk adalar vapuruna binmek değil ama ikincisine kesinlikle binmek. İkinci vapurun Kadıköy iskelesinden kalkış saati 10.30. Daha yarım saatimiz var. Ancak iskeleye doğru yürürken daha içeri giremeyeceğimizi  anlıyoruz. Onlarca grup var öğrencilerden oluşan. Bavulunu / bavullarını kapan gelmiş. Biz ise yanlarında küçük bir sırt çantamız ile aykırı duruyoruz. :) Bir yoğunluk..bir ses..hemen kendimizi iskelenin ön kısmına atıyoruz akbillerimizi bastıktan sonra. Vapur iskeleye yanaşıyor. Herkes yer kapma telaşında. :) Hazır ol…Koş..Ama vapur o kadar büyük ki buradaki herkesi fazlasıyla alıyor, bir çok boşyer de zaten kalıyor. Biraz gözümüzde büyütmüşüz :) ..Hemen arkadaşlarımızla sohpete dalıyor, kitabımızdan Burgazada ile ilgili  bilgileniyoruz.

dsc_0834

Bu Adalar’a gidiş çok enteresan. Daha bir kaç dakika önce şehrin kaosu, yoğunluğu, stresi seninleyken artık değil. Trafik gürültüsü varken, artık yok. Martılar ile birliktesiniz. Dalga sesleri.. Sanki İstanbuldayız ama aslında İstanbulda değiliz..Muhteşem…Vapurumuz ilk olarak Kınalıada’da duruyor. Sabah saatleri olduğundan binen yok..bir sürü kişi iniyor. İkinci durak bizim ada.. Burgazada. Bir miktar kişi de burada iniyor. Yol toplamda yarım saat sürüyor. İner inmez önce kendimizi meydanda buluyoruz. Çevremizi gözlemliyoruz. Pek kimseler yok. Sıcak tepemizde. Faytonlar geliyor..gidiyor..kimi boş..kimisi dolu..”Kural 1: Bir yeri en hızlı ve keyifli tanımanın yolu kısa bir tur atmaktır.” Sahil tarafında yürüyüş yapıyoruz, bir anda insan profili değişiyor. Herkes mayolu! Durun bi saniye. Biz yanımıza almadık. Şaapp..Şuupp..denize alayan atlayana..şakalaşan şakalaşana..biz resmen turist ömer gibi kaldık yahu! :) Sinir olmak elde değil.. Yan yana onlarca kişi yatmış güneşleniyor. Mayonuz varsa buradan yatacak yer ve şezlong kiralamanız mümkün :) .. Yanyana bir sürü yer var. Zaten çok büyükte değil.

dsc_0833

dsc_0781

Biz Kural 1’i uygulayalım diyoruz hemen. Tekrar meydana geliyoruz. İlk faytoncu ile konuşuyoruz. Kısa tur 30, büyük tur 40 TL. Biraz pazarlık ediyoruz. Büyük turu 35 TL’ye anlaşıyoruz. Fayton sahil şeridinden geçerek ama geçtiği yerlerin sorduğumuzda ne olduğunu bilmeyerek bizi gezdiriyor. İş bulmuş işte..yapıyor..özveri ve kendini o işte geliştirmek katkı sağlamak yok. Zaten bizi anlayabilecek durumu da yok. Burgazada adaların içinde en şirini gibi duruyor. Küçük. Bir o kadar da sakin, nezih. Ama bir yarası var bu adanın..Geçtiğimiz yıllarda yandı. Biliyorsunuz çok içimiz sızladı. Elden hiçbirşey gelmedi. Rüzgar, ulaşım..of of..şimdi tekrardan ağaçlandırılıyor ancak şu anki görüntü kötü..artık çocuklarımız o ağaçların güzelliğini ancak görebilecekler. Tarihi manastırın önünden geçerek faytonumuz denize sıfır ilerlerken artık yukarılara tırmanıyor. Manzaralar eşliğinde ilerliyoruz. Bir süre sonra tepede bir çay bahçesine geliyoruz. Burada çay içmek isteyip istemediğimizi soruyor. Biz hayır diyip devam ediyoruz. Genelde herkes orada çay içiyor yoluna öyle devam ediyormuş diye de ekliyor.

dsc_0794

dsc_0793

Kalpazankaya Mesire Yeri’ne kadar geliyoruz. Yolda burada bitiyor zaten. İçeride ormanlık bir alan, aşağıya kadar inen bir patika ve yine aynı alanda bir restorant var. Faytoncu siz buraya bakın diyor, 15 dk. sonra gelip alacağım sizi diyor. Gidiyor. Bizde herkese girişin ücretsiz olduğu Kalpazankaya mesire yeri’ne giriyoruz. Restorant’ın manzarası güzel, ancak içinden geçip patikadan Kalpazankaya’ya doğru iniyoruz. Bu kayanın adı Osmanlı döneminde kalpazanların bu kayanın arkasına gizlenerek sahte para yaptıkları rivayet edilir. Taşlık bir küçücük plajı var. Ancak buna rağmen 8-10 kişi de burada giriyor denize. Bizi 15 dk. sonra alacağını söyleyen faytonumuzu 30 dk. bekledikten (neyseki güzel biryerde, dalından erik kopartarak..) sonra tekrar binerek faytonumuza hızla yolumuza devam ediyoruz.

dsc_0892

dsc_0819

Sahilde önden gördüğümüz manastırın bu sefer arkasını görüyoruz. Aynı manastırın bahçesinde kilisesi de (Aya Yorgi Garipi Manastırı – 1728) bulunuyor. Bahçesine ve ilk giriş kısmına girebiliyor ancak ana kapısından giremiyoruz. Sadece ayinlerde açılıyormuş. Oldukça eski ve etkileyici süslemelere sahip bu kiliseyi yılın belli zamanlarında insanlar adak adamak için geliyorlar. Evler sokaklar zaten etkileyici. Faytonumuzdan iniyoruz turumuzu bitiyor ve geçerken gördüğümüz bir kaç yere bakmak üzere yürüyoruz. Birincisi Sait Faik Müze Evi. Kapalı. Tadilat varmış. İkincisi hemen az ilerisinde Ayios İoanis Kilisesi. Kilise de kapalı. İçini göremiyoruz. Pazar günleri zadece dua ve ayinlerde açılıyormuş 10-12 arası. Bizde devam ediyoruz ve Burgazada Öğretmen Evi’e giriyoruz. Artık balık yeme vakti. Açlıktan ölüyoruz. Aslında asıl balık ziyafetini akşam sahil kenarında yaparız diye planladık ancak o kadar çok yemişiz ki bir gr. dahi acıkmadık. Sıcak ve uyku bastırması sonucu kendimizi bir anda Sinem Dondurmaları’nın önünde bulduk. Burada daha önce hiç yemediğimiz kadar lezzetli dondurmalarımızı yedik. Kesinlikle Burgazada’da tatmadan dönmeyin. Hazır dondurma sevmeyenler top top sevenler için hazine gibi gelecek. :) Akşam 18.15 vapuru ile tekrar geri dönüyoruz. Kısa ama dolu dolu geçen bu geziden mesud bir biçimde ayrılırken bize eşlik eden arkadaşlarımıza da teşekkür ediyoruz. Evde “Vog’da Makarna” partisi yapmak için yolumuza devam ediyoruz… :)

kelebeeek

Ada üzerinde aslında tepedeki Hristos Manastırı kalıntıları hariç herşeyi görmüş olduk. Küçük sevimli ve sıcak bir ada. Yoğunluk yok. Karmaşa yok. Lüks yok. Kalabileceğiniz bir kaç yer mevcut. Burgazada’yı kesinlikle görün, keyfini çıkartın, mayonuzu da almayı unutmayın. :)