Beykoz Korusu
İstanbul’un yakın ve en temiz oksijen alanlarını keşfe devam ediyoruz.
Bu hafta da Beykoz Korusu’nda güzel havanın tadı nasıl çıkartılır diye bakalım istedik. Malum, bir süredir yakın yerlere gezi yapıyoruz. Aslında bundan da şikayetçi değiliz, çünkü bir vesile oldu ve uzun zamandır ”-Aa şurası neymiş”, ”-Aaaa burası neymiş” dediğimiz yerlere, mekanlara birer birer bakıyoruz..
Beykoz Korusu’nun 2 girişi var. Birincisi sahilden, diğeri ise Riva-Beykoz Yolu diye tabir ettiğimiz arka giriş.. Bildiğimizden değil ama Riva yolu üzerinden geldiğimizden Koru’ya yaklaştığımızdaki sağlı sollu asırlık ağaçların yaptığı şov tam bir görsel sanata dönüşmüş. Cadde o kadar güzel gözüküyor ki, koruya girmeden bu cadde üzerinde bile yürüyüş yapabilirsiniz. Hele güneşin ışık oyunlarını izlemek istiyorsanız akşam üzeri saatleri muhteşem oluyor.
Koru iki kısımdan oluşuyor, ilk kısım mesire alanı gibi oluşturulmuş küçük oyun parklarının da bulunduğu kısım, diğer kısım ise restorantların da olduğu yine oyun parkları ve yürüyüş yollarının olduğu kısım. Aslında iki kısım dememizin nedeni arabanız ile ayrı ayrı girişlerden girmeniz. Yoksa koru içerisindeki yürüyüş yolları birbirne bağlı, sadece araç geçişleri yok. Aslında bu hoşumuza gitmedi de değil. Arabaları ormanın içine, hatta burnunuzun dibine kadar kimse sokamıyor. :)
Koru sık ağaçlı, yemyeşil ve bol yokuşları olan bir araziye sahip. Elde bebek arabası yokuş çıkmak zor olurken, yürüyüş ya da spor yapanlar için iyi bir parkur oluyor. Acıktık ve yemek için 2 farklı alternatifiniz var. Birincisi özel sektöre ait olan restoran işletmesi, diğeri belediyeye ait olan işletme. Biz denememizi Belediye tesislerinden yana kullanıyoruz. Nedense işin içine Belediye girince kalite beklentimizi aşağıya çekiyoruz, yemeklerin geç geleceğini hesabımıza katıyoruz yani çıtamızı yüksek tutmuyoruz sonradan çok üzülmeyelim diye. Ancak yemek kalitesi ile bizi mahcup ediyor ve gözümüz ve karnımız tok biçimde 3kişi için 56 Tl hesap ödeyerek (et yemekleri+büyük salata+içecekler) restorantı terk ediyoruz.
Sahil girişine doğru yürüyüşümüze devam ediyoruz, hatta hızımızı alamayıp Beykoz sahiline iniyoruz, biraz da orada yürüyoruz. Şehrin kornası, arabası bizi burada karşılıyor kısa süre içerisinde tekrar koruya dönüyoruz.
Beykoz korusunda hala şehrin içerisinde olduğunuzu maalesef hissediyorsunuz. Belgrad ormanlarında ise bunun tam tersini yaşıyorsunuz, sanki başka bir şehirde dağın başındasınız. Ancak yinede oksijeni vücudunuza yüklemek, boğaza tepeden bakabilmek birazda kuşları dinlemek istiyorsanız yakın ve keyifli bir yer diye notlarımıza ekliyoruz.
İsyatanlar belediyenin sayfasından da telefon ve iletişim bilgilerine ulaşabilirler: www.ibb.gov.tr/tr-TR/Hizmetler/Sosyal/Tesisler/Pages/BeykozKorusu