Küçük Ege Turu 1. Bölüm: ”Assos, Behramkale”

Bayram tüm hızıyla yaklaşıyor. Biz henüz karar verebilmiş değiliz nerelere gidebileceğimize. Bu sene bayramda farklı bir yer görmek istemiştik. Bu sebeple aslında ‘Karadeniz Turu’ ya da ‘Doğu Turu’ istiyoruz. Fakat cuma günü iş başı yapacağımızdan bu turların vakitleri bizim programımızla uyuşmuyor. Rotamızı hemen yakın bölgelere doğru çeviriyoruz.

Bir süredir dostlarımızdan hep ‘Assos’ ismini duyuyoruz. Bizde bu sefer diyoruz ki ‘-Assos’ta kafamızı dinleyelim. Sakin, huzurlu bir tatil olsun.’ 27 Eylül Cumartesi günü öğlen 12.00 gibi kendimizi TEM otoyolunda buluyoruz. Hava yağışlı. Hatta Tekirdağ’a gelirken hızını arttırıyor. Eşimle birbirimize bakıp gülümsüyoruz. Zamanlama hatası mı yaptık acaba? ‘-Aman yağsın’ diye diye Eceabat’a kadar geliyoruz. Bundan sonrasını feribot ya da özel motorlar ile Çanakkale tarafına geçeceğiz. Biz tercihimizi özel motorlardan yana kullanıyoruz, daha küçük olduklarından hemen dolup kalkacağını düşünüyoruz. Fakat görülen o ki bunu tek düşünen biz değiliz. :) Oldukça fazla bir kuyruk ile karşılaşıyoruz. Çevredeki reklam tabelalarından anlıyoruz ki Kilitbahir’den de bu özel motorlar kalkıyor ve buradan kalkan motorlar Çanakkale’nin içine değil İzmir yolunun yakınına indiriyor. Hemen yönümüzü Kilitbahir’e çeviriyoruz. Ayrıca 5.5 Ytl. En ucuzu bu (Eceabat 11.5 Ytl). Çanakkale’den sonra hava oldukça güzelleşiyor. Sürekli bir güneş bizi kovalıyor. Gözlerimizin içine içine vuruyor. Assos/Behramkale tabelalarını takip ederek Ezine ve daha sonra Ayvacık üzerinden yaklaşık 6 saat sonra kendimizi Assos’un içerisinde buluyoruz. Yolun özellikle Ayvacık’tan sonrası oldukça keyifli ve virajlı. Açıkçası özlemişiz dağ yollarını ve yeşillikler arasından yavaş yavaş ilerlemeyi.

Kalacağımız pansiyonu bulmak isterken Assos girişinde tabelaların önünde duruyoruz ve hemen yanımıza bir yaşlı köylü teyze 2 çocuk ile birlikte geliyor. ‘-Yavrum şu tarafa gideceksen bizide götür’ diyor. Elini kapıya atıyor bizim vereceğimiz cevabı bile beklemeden binmek istiyor. Ama biz almak istemiyoruz çünki bir türlü teyzeye ısınamıyoruz. Daha sonra kaldığımız günlerde aslında bu teyzenin yapışırcasına herkese birşeyler satmak isteyen bir satıcı kadın olduğunu anlıyoruz. Ama o kadar ısrarcı oluyor ki anlatamam. İnsanı yoruyor resmen. Hemen gün batımında pansiyonumuza yerleşiyoruz. Hava serin ama güneşli. Oda fiyatları yaklaşık 50-80 Ytl arasında değişiyor. Fakat birçok butik otelde mevcut ve bunların fiyatları çok daha yukarılara tırmanıyor. Akşam yemeğimizi Assos restoranda yapıyoruz. Burası oradaki yerli köylülerin restoranı. Köfte,Patlıcan yemeği, Karışık zeytinyağlı tabağı, çorbalar’dan oluşan yemeğimiz toplamda 22 Ytl tutuyor. Yemekler lezzetli. Akşam bir küçük gezinti yapıyoruz sokaklar hala parke taşlar ile çok heyecan verici. Ayrıca evlerin bu kadar korunmuş olması da ayrı bir güzellik katıyor gezimize. 

Binlerce yıllık tarihi boyunca farklı uygarlıkları görmüş, ama güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş. Tapınak kalıntıları, Antik Tiyatro merkezi, Sultan Murat tarafından kiliseden çevrilen camiisi, herbiri ayrı bir güzelikte. Bütün alanları geziyor ve deklanşörümüze basıyoruz sürekli. Bu arada önemli bir atılım yapıp müze girişinde ‘MÜZE KART’ alıyoruz. Kişi başı 20 Ytl veriyor ve geçici kart alıyorsunuz. Bu geçici kart uygulaması küçük yerlerde oluyor. Büyük bazı merkez müzelerde (Örn. Truva Antik Şehir) kartınızı resimli bir kredi kartı gibi daha güzel bir kart ile değiştiriyorlar. Bu kartı mutlaka edinin çünkü bir kaç müze gezdikten sonra parasını zaten kat kat çıkartıyor. Neyse konumuza geri dönelim. Aristonun burada kurdğu felsefe okulu için felsefeciler Eylül-Ekim aylarında 3-4 gün süren Felsefe günleri düzenleniyor. Yurtdışından, dünyanın her tarafından felsefe öğrencileri ve felcefeciler burada toplanıp seminerler ve konferanslar verip toplanıyorlar. Osmanlı tarafından kiliseden çevrilen camii girişinde ince bir sütun üzerinde kabartmalar bulunuyor. Bu kabartmalarda bulunan haç işareti camii’ye dönüştürüldüğünde haçın kenar çıkıntıları düzleştirilerek kaldırılmış. Bu enteresan kabartmaları da mutlaka inceleyin.

Tüm bu kazı alanlarını gezdikten sonra Assos limanına doğru iniyoruz. İnerken bizim ısrarcı teyze’yi görüyoruz. Yine kollarını açmış araba durdurmaya çalışıyor. Aslında garip olan burada herkes aşırı ısrarcı. Mutlaka al al al al.. Hay allah! İstesek zaten gelir alırız neden bu kadar ısrar anlamadık? Limana daha ulaşamadan aracımızı sağda yol kenarına park ediyoruz. Çünki liman içerisinde aracınızı koyabileceğiniz bir alan yok. Fakat muhtarlık bu alan için 2.5 Ytl para alıyor. Liman kısmı oldukça güzel ve deniz inanılmaz bir berraklık içerisinde. Balıkçılar sürekli limana girip çıkıyor. Taze taze balıklar getiriyorlar. Unutmadan liman içerisinde de küçük oteller mevcut.

Liman çevresinde bir kaç adet taşlık sahil bulunuyor. Yazın buralarda denize rahat rahat girebilir, sahildeki balık restoranlarında balık keyfi yapabilirsiniz. Denize girebileceğiniz alanlar bu kadarla sınırlı değil, hemen araba ile 10 dk. uzaklıkta ‘Kadırga Koyu’ bulunuyor. Buralarda da denize girebilirsiniz.

Tüm Assos gezimizi havanın soğukluğu ve bu yüzden denize de giremediğimiz için 1.5 gün gibi bir süre içerisinde bitiriyoruz. Ama yazın özellikle deniz olduğundan burada çok daha fazla vakit geçirilebilir. Hemen rotamızı ‘Küçükkuyu, Yeşilyurt Köyü’ tarafına çeviriyoruz. Küçükkuyu tarafına araç ile giderken iki yol bulunmakta birincisi dağ yolu. Bu yol için önce Ayvacık üzerinden Küçükkuyu tarafına sapıyosunuz. Yol virajlı ama geniz ve temiz. İkinci yol ise Assos Küçükkuyu arasında sahil boyunca devam eden dar ama çok daha keyifli, yer yer virajlı ama sürekli size eşlik eden bir manzara ile ayrıca çok çok daha kısa sürüyor. Hem süre olarak hem kilometre olarak.